Galata’nın İlk Çağ kaynaklarında Sykeai şeklinde anılmış olmasına rağmen daha sonraları nasıl olup da bugünkü adını aldığı kesin olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi, Galata adının buradaki mevcut mandıralardan dolayı Grekçe Gala, Galaktos (süt) teriminden geldiğini söylese de, bu, günümüz tarihçilerinin rağbet ettiği bir etimolojik hikâye değildir. Ayrıca, Evliya Çelebi’nin bu ifadelerini teyit edici nitelikte bir belge yoktur.
Bir Kelt kabilesi olan Galatların İÖ. 3. yy’da Avrupa’dan gelip Anadolu içlerine geçtiğini biliyoruz. Ancak onların da Anadolu’yu kasıp kavurmadan önce buraya yerleştiklerine, kale yaptıklarına ve kentin de adını bu şekilde aldığına dair herhangi bir belge bulunmamaktadır.
Bu durumda en güçlü olasılık, Orta Çağ’da İtalyan denizcilerinin rağbet ettiği bölgenin İtalyanca kökenli bir isme kavuşmuş olmasıdır. Galata, bu adını İtalyanca -“yokuş aşağı” anlamına gelen- Calata’dan ya da -yokuş çıkmak/ tırmanmak- anlamındaki Scalata’dan veya -merdiven manasına gelen- scala sözcüğünden almış olabilir.
Nitekim Akdeniz kasabalarında limana dik inen merdivenlere scala/skala adı verildiği de unutulmamalıdır. Dolayısıyla, Haliç’in Boğaz’a açıldığı ve dik merdivenlerin sahile indiği bir koyun bulunduğu bölgeye Scalata adı verilmiş olabilir. Bu ismin zamanla Galata’ya dönüşmüş olması da muhtemeldir.
Geçmişte limanı Kule’ye ve arkasındaki bağlık alana (Pera) dik bir yokuşla bağlayan merkezi yaya aksı olan Yüksek Kaldırım için Galata’nın Türkçesi diyebiliriz.
Kim bilir belki de bölge İlk Çağ’daki adı olan Sykeai’yi de –civardaki incir ağaçlarından ötürü değil de - limanın iskelesinden ya da iskeleye inen merdivenlerden (Skala- σκάλα) de almış olabilir.